Türkiye, tarihî mirasın izini süren 800’ün üzerinde eş zamanlı arkeolojik kazı ile Cumhuriyet tarihinin en geniş kapsamlı kazı dönemini yaşıyor. Bu kazılar arasında, insanlık medeniyetinin kökenini aydınlatan “Taş Tepeler” projesi öne çıkıyor. Şanlıurfa bölgesinde yer alan Göbeklitepe, Karahantepe ve Sayburç gibi alanlarda sürdürülen çalışmalar, insanlık tarihinin yeniden yazılmasına ışık tutuyor.
Taş Tepeler: Uygarlığın Başlangıç Noktası
“Taş Tepeler”, Şanlıurfa ve çevresinde yer alan 12 Neolitik yerleşim alanını kapsayan dev bir arkeolojik projedir. Göbeklitepe, Karahantepe, Sayburç, Sefertepe ve Harbetsuvan Tepesi gibi bölgeleri içine alan bu alan, M.Ö. 10.000’li yıllara uzanıyor. Bu kazılarda elde edilen bulgular, avcı-toplayıcı toplumların tarıma geçiş sürecinin sanılandan çok daha erken başladığını gösteriyor. Proje Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, kazıların yalnızca arkeolojik değil, sosyolojik ve antropolojik açıdan da benzersiz veriler sunduğunu vurguluyor:
“Taş Tepeler, insanlığın inanç, üretim ve yerleşim sistemlerinin nasıl şekillendiğini anlamamız açısından dünyanın en önemli laboratuvarlarından biri haline geldi.”
Dünyanın Gözü Türkiye’de
Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda yürütülen kazı çalışmaları, uluslararası arkeoloji camiasının odağında. Dünyanın farklı ülkelerinden bilim insanları, Taş Tepeler bölgesinde sürdürülen kazılarda görev alıyor. Ortaya çıkarılan yapılar, figürler ve tapınak kalıntıları, medeniyetin başlangıç noktası olarak Anadolu’nun önemini bir kez daha kanıtlıyor.
Kültür Yolu Festivali ile Bilim ve Sanat Buluşuyor
Yazarın da katıldığı Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin Diyarbakır ayağı, arkeolojik mirasın tanıtımında önemli bir rol oynuyor. Festival, yalnızca kültürel etkinliklerle değil; yerel ekonomiye katkısı, turizme kazandırdığı ivme ve tarihi alanlara yönelen ilgiyi artırmasıyla da dikkat çekiyor. Yazarın ifadesiyle, aynı gün içinde Karahantepe, Göbeklitepe ve Sayburç gibi üç eşsiz kazı alanını gezebilmek, tarihe dokunmanın en somut deneyimlerinden biri oldu.
Tarihi Eserlerin Anavatanına Dönüşü
Kazılar kadar, yurt dışına kaçırılan eserlerin iadesi konusunda da Türkiye son yıllarda önemli ilerlemeler kaydetti. 1980–2025 yılları arasında 26.767 tarihi eser Türkiye’ye iade edildi. Bu eserlerin yarısından fazlası (13.377) 2002 sonrası, yaklaşık üçte biri (9.062) ise 2018–2025 döneminde ülkemize geri getirildi.
Son Yıllarda İade Edilen Önemli Eserler
- ABD’den Kybele Adak Heykeli – Bereket tanrıçasını tasvir eden heykel, Afyonkarahisar Müzesi’nde sergileniyor.
- Hırvatistan’dan iade edilen arkeolojik eserler – Çok sayıda sikke ve mühür, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde.
- Hollanda’dan Şile Bozgoca Camii Kitabesi – Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde yerini aldı.
- İtalya’dan Zeugma kökenli Roma dönemi steli – Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergileniyor.
- İngiltere’den Milet kökenli Kore torsosu – M.Ö. 6. yüzyıla ait genç kadın heykeli ülkeye döndü.
- Osmanlı dönemi Kuran-ı Kerim (Mustafa Dede istinsahı) – Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde koruma altında.
- ABD’den Bronz Kline ve Marcus Aurelius Heykeli – Boubon Antik Kenti kökenli eserler Türkiye’ye getirildi.
- Danimarka’dan Boubon Antik Kenti eserleri – Antalya Müzesi’nde sergileniyor.
Kültürel Mirasın Kalbi Anadolu
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 217 müze ve 147 ören yerinde yürütülen çalışmalarla Anadolu’nun binlerce yıllık tarihini koruma altına alıyor. Her yeni kazı, medeniyetin doğduğu bu topraklarda insanlığın ilk yerleşik yaşam izlerini biraz daha görünür kılıyor. Cumhuriyetin 100. yılında yürütülen bu dev arkeolojik seferberlik, yalnızca Türkiye’nin değil, tüm insanlığın tarihine ışık tutuyor.